Kutlu Doğum Haftası etkinliğine Başbakan Erdoğan ve Eşi, CHP Genel Başkanı ve Eşi, MHP Genel Başkanı, Bakanlar ve Anayasa Mahkemesi Başkanı katıldı.
"BİR YETİM VE ÖKSÜZ OLARAK EN ÇOK DA YETİM VE ÖKSÜZLERİN, ÇOCUKLARIN PEYGAMBERİ OLDU"
"Resulü Ekrem efendimiz risaletiyle varlığa anlam kattı. Zamana ruh verdi" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"İnsanlara insanlıklarını hatırlattı. Kendinden sonra gelecek nesillere aydınlık oldu. O, zulmete yani karanlığa bir güneş gibi parladı. Kabuğu zift bağlamış, katran kesmiş yürekleri eritti. Bir taş kadar sertleşmiş kalpleri yumuşattı. Çöle dönmüş gönüllere adeta bir çağlayan gibi aktı. Onu öldürmek için gelenler onda dirilerek geri döndüler. Tıpkı Hazreti Ömer gibi. Ona ve İslam’a düşmanlık besleyenler onda hayat buldular. İnsana ait ne kadar kötü haslet varsa, husumet, kin, nefret, zulüm bütün o çirkin hasletler Hazreti Peygamber efendimizin ummanlar kadar engin yüreği karşısında kardeşliğe, dayanışmaya, merhamete, edebe ve hayaya buyurdu. Hazreti Peygamber mahsundu, bütün mahsunların peygamberiydi. Hazreti Peygamber mazlumdu, bütün mazlumların peygamberiydi. Hazreti Peygamber edep timsaliydi, edebin peygamberiydi. Hazreti Nebi kahramandı, cesaretin peygamberiydi. Kararlıydı, kutlu direnişin peygamberiydi. Resulü ekrem insana ait değerli her ne varsa onu kalbinde ve hayatında, kendi benliğinde ve kendi ruhunda müşahhas hale getirmiş eşrefi mahlukatın en şereflisi, alemlere rahmet bir peygamberdi. Hazreti Muhammed bir yetim ve öksüz olarak en çok da yetim ve öksüzlerin, çocukların peygamberi oldu. Sadece arşın iki yanına asılmış küpeler olarak tarif ettiği Hasan ile Hüseyin’in değil, bütün çocukların sevgilisiydi. Çocukların başını okşamanın sadaka olduğunu ifade edecek kadar çocuklara inanmış bir peygamberdi."
"HER TÜRLÜ ASABİYETİ, IRKÇILIĞI AYAKLARININ ALTINA ALDI"
Başbakan Erdoğan, Hazreti Muhammed’in, zenginin üstün, güçlünün haklı, zencinin ikinci sınıf olduğu, yoksul, mağdur, mazlum, yolda kalmış, kadın ve kölenin dışlandığı, ötelendiği, insanın aşağıların en aşağısına düştüğü bir çağda gönderildiğini vurgulayarak, "Bizlere ’inananlar kardeştir’ ilahi mesajını ilettiği kadar Müslümanların kardeşliğini hayatının her zerresine nakşetmiş, evet kardeşliğin peygamberiydi. Müslümanlar arasında kan bağı, soy bağı, akrabalık bağı kurmadı. Kuranlara müsaade etmedi. Her türlü asabiyeti, ırkçılığı ayaklarının altına aldı. İnsanları gönül bağıyla birbirine bağladı. Kur’an-ı Kerim sevgisiyle, Allah aşkıyla kaynaştırdı" şeklinde konuştu.
Hazreti Muhammed’in oğullarının hiçbirinin uzun süre hayatta kalmadığını çocuk yaşlarında hakkın rahmetine kavuştuklarını hatırlatan Erdoğan, Hazreti peygamberin ehlibeyti amcasının oğlu Hazreti Ali ve kızı Hazreti Fatıma soyundan devam ettiğini anlattı. Cahillerin, Hazreti Peygambere oğlu olmadığı için "soyu devam etmemiş, soyu tamamlanmamış" diye hakaret ettiklerini ve Allah’ın Kevser Suresi’ni indirdiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"-Biz sana kevseri verdik. Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Doğrusu sana buğzeden ebterin, yani soyu kesik olanın ta kendisidir-. İşte bu ayetin rehberliğinde Hazreti Peygamberin şahsı manevisinde bugün karşı karşıya kaldığımız meseleleri tekrar tekrar düşünmek zorundayız. Kevser Suresi ırkçılığın kesin reddidir. Kevser Suresi asabiyetin reddidir. Her gün namazlarımızda okuduğumuz Kevser Suresi soy üstünlüğü iddia edenlere, asalet taslayanlara, kendisini diğerinden üstün görenlere Rabbimizin verdiği kesin ihtardır. Oğullarıyla övünenler, soylarıyla böbürlenenler, mezarlardaki ölülerini dahi sayacak kadar kafataslarını ölçecek kadar aklını ve izanını kaybedenler aynı şekilde Kevser’i de kaybetmişlerdir. Bizler 780 bin kilometrekare üzerinde tıpkı dünya sathına yayılmış Müslümanlar, müminler gibi en önce Kevser Suresi’ni öğrenen, en önce çocuklarımıza Kevser suresini öğreten onu tekrar tekrar okuyan bir ümmetiz. Soy üstünlüğünü, asabiyeti kesinlikle reddeden bu sure bizim birbirimize nasıl bakmamız gerektiğini gösteren ölçüdür. Kendisini diğerinden üstün gören, kendi ırkını, kendi soyunu, kendi kavmini ve kabilesini diğerinden üstün gören veya üstte gören Kevser’i kaybetmiş, Hazreti Peygambere takdir edersiniz ki yüz çevirmiştir."
"IRKÇILIĞIN DİLİNE TESLİM OLAN EBU CEHİL’İN YANINDADIR"
"Hazreti İbrahim’in muhterem zevcesi Hazreti İsmail’in annesi, annemiz olan Hazreti Hacer annemiz rivayetlere göre siyahiydi" diyen Başbakan Erdoğan, "Bir damla su bulabilmek için Safa ile Merve Tepeleri arasında anne yüreğiyle çırpınarak, İsmail’ine su götürebilmek için çırpınıyordu. Allah, yeryüzünün en mübarek suyunu zemzemi, Hazreti Hacer ve oğlu İsmail’e, onları vasıtasıyla tüm insanlığı bahşetti. Evet, kurumuş dudaklara bir damla suyun hasreti içerisindeyiz. Kurumuş kalpleri yumuşatacak, bir damla suyun ihtiyacı içerisindeyiz. Kardeşlerin kalplerinden alevlendirilmek istenen yangının ateşine dökülecek bir damla suyun susuzluğu içerisindeyiz Her birimiz Safa ile Merve arasında koşturan Hazreti Hacer yüreğiyle o bir damla suyu bulmak, dudaklara gönüllere su serpmek, alevler yangına dönüşmeden hep birlikte söndürmek zorundayız. Hazreti peygamber nasıl ki mübarek hırkasına yere serip, Hacer’ül Esved’i onun üzerine koyup herkesi o hırkanın bir ucundan tutturup, yine mübarek elleriyle, mübarek taşı yerine koyduysa bugün 76 milyon tek yürek halinde ciğerimizi yakan, yüreğimizi köze çeviren meselede taşın altına elimizi koyalım, hırkanın bir ucundan tutalım. Bizim her meselede yegane referansımız Kur’an-ı meciddir, bizim her meselede başvuru kaynağımız, Hazreti Nebi ve onun hayatı, onun hadisleridir. Bize kardeşliği, bize dayanışmayı, paylaşmayı, yardımlaşmayı emreden, bize hakkı, bize adaleti, bize hayırla muameleyi öğreten, bize Münker’den Nekir’den, bize mağrufu emreden, Kur’an ve hadisin rehberliğinde can alıcı, can yakıcı meselelerimizi hep birlikte suhulete eriştirelim. Kim ki kanın aktığı, canların yandığı, ocaklara ateşlerin düştüğü bu meseleye kayıtsız kalırsa kadim kardeşlik hukukumuza yüz çevirmiştir.
Kim ki aynı kıbleye dönen annelerin, aynı peygamberin izinden giden babaların acısı için yüreğini ortaya koymaza, ahseni takvime yani en güzel huy üzerine yaratılmış olmaya muhalefet etmiştir. Kim ki kanayan bir yarayı sarmak, tedavi etmek varken kardeşliği yüceltmek varken, öfkenin, nefretin, husumetin ve ırkçılığın diline teslim olmuşsa Hazreti Kur’an ve Hazreti Nebi’nin değil açık söylüyorum, Ebu Cehillerin yanındadır" ifadelerini kullandı.
"İnsan yeryüzünde yaratıcının halifesidir" diyen Başbakan Erdoğan, "Alemin özü olan canıyla kutsal olan, yaratılmışların en şereflisi olan insan, o insanın onuruna kast eden hiç kuşkusuz ateşten yaratıldığı için kendisini üstün gören -ki toplantının başında hocamız, okumuş olduğu Aşr-ı Şerif’te, önünde bu ayet vardı. O da şeytanın iddiasıydı. ’Ben ateşten yaratıldım, dolayısıyla çamurdan yaratılmış olanlara tapmam diyordu- işte o şeytandır ve onun izinden olmuş olur. Akan kana seyirci kalan da, kana akıtan zalimlerin sırtını sıvazlayan da en kutsal, en mübarek varlık olan insan ve insan onuruna karşı aleni hürmetsizlik içindedir. Allah millet olarak Kur’an ve onun büyükelçisi Nebi’den yüz çevirenlerden eylemesin. Rabbim bizi Sırat-i Müstakim’den, habibi Muhammed Mustafa’nın yolundan ayırmasın. Allah kardeşliğimizi daim kılsın, ebedi kılsın. Kubbelerimizde salavat, minarelerimizde ezan kaim olsun" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, Arif Nihat Asya’nın "Naat" adlı şiirinden bir bölüm okuyarak sözlerini tamamladı. Programın kapanışında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, programa katılan protokol üyelerine gül dağıttı.
Hazreti Muhammed’in insana, insanın onuruna ve haysiyetine verdiği değerin topluma yeniden anlatılması amacıyla belirlenen tema kapsamında, hafta boyunca Türkiye’nin birçok şehrinde hüsn-i hat sergisi, konferans ve Kur’an-ı Kerim tilavetleri gerçekleştirilecek.