GAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ ANA BİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ VE PEMBE KURDELE DERNEĞİ BAŞKANI PROF. DR. EKMEL TEZEL:
- "30'LU YAŞLARDA MEME KANSERİNE YAKALANMA İHTİMALİ ORTALAMA BİNDE 4 İKEN, 60'LI YAŞLARDA BU ORAN 30'DA BİRE ÇIKAR"
- "KADINLARDA DA İLK SIRAYA YERLEŞEN AKCİĞER KANSERİ"
- "TAZE MEYVE SEBZE TÜKETİN, ALKOLÜ AZALTIN, SPOR YAPIN"
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Pembe Kurdele Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekmel Tezel, Türkiye'de kadınlarda görülen tüm kanser vakalarının yaklaşık dörtte birini oluşturan meme kanserinin en sık karşılaşılan kanser türü olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Ekmel Tezel, meme kanserinde risk altında olan grupların ileri yaştakiler, ailesinde meme kanseri olanlar, diğer memesinde kanser olanlar, erken adet görüp geç menopoza girenler, hiç doğum yapmayanlar, menopoz sonrası hormon alanlar, obezler, düzenli egzersiz yapmayanlar, alkol kullananlar olduğunu açıkladı.
Meme kanseri olan kadınların dörtte üçünün 50 yaş ve üzeri kadınlar olduğunun altını çizen Prof. Dr. Tezel, "30'lu yaşlarda meme kanserine yakalanma ihtimali ortalama binde 4 iken, 60'lı yaşlarda bu oran 30'da bire çıkar. Bir kadının hayat boyu meme kanserine yakalanma riski sekizde birdir. Risk faktörlerinin bilinmesi, bireysel olarak önlemlerin alınması ve erken tanı amacıyla kontrollerin düzenli yapılmasını sağlar" diye konuştu. Meme kanserinin diğer kanserler gibi ilerleyici ve tehlikeli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tezel, "Eğer tedavi edilmezse sonuç kaçınılmazdır ancak bu hastalığın adı kanser de olsa günümüzde uygulanan tedavilerle yıllar boyu sağlıklı yaşam mümkündür. Burada asıl belirleyici olan hastalığın ne kadar yaygın olduğu ve tedavi edilip edilmediğidir. Tümör ne kadar yaygınsa hayatta kalma şansı o kadar düşüktür. Tümör ne kadar yayılmamış, küçük de olsa eğer tedavi edilmezse elbette hayatta kalma şansı olamaz" dedi.
MEME KANSERİNDE OBEZİTEYE DİKKAT
Yüksek yağ içeren diyetin, direkt meme kanseriyle ilişkili olmadığını belirten Prof. Dr. Tezel, "Ancak obeziteye yol açar ki, obezite meme kanseri için önemli bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Günlük kalori gereksiniminin yüzde 30'dan daha azı yağlarla alınarak ve yüksek yağ içeren et ve süt ürünleri kısıtlanarak risk azaltılabilir" diye konuştu. Prof. Dr. Ekmel Tezel, zeytinyağının kanserde koruyucu etkileri olduğu ileri sürülse de kesin kanıtlar olmadığını ifade ederek, "Ancak yine de hayvansal ve satüre edilmiş bitkisel yağlar(margarinler) yerine zeytinyağı kullanılarak en azından diğerlerinin olumsuz etkilerinden uzaklaşılmış olabilir. Taze meyve ve sebze tüketmenin kanseri önlediği ya da azalttığına dair geçerli kanıtlar olmasa da diğer yararlı etkilerinden dolayı bolca tüketilmesi önerilir. Vitamin D, belki de en önemli vitaminlerden biridir çünkü düşük olması durumunda kanser riskinin yanı sıra kemik metabolizması ve kalp damar sisteminde de ciddi sorunlara yol açmaktadır. En iyisi özellikle mayıs ve haziran aylarında güneşlenmek ve bolca yağı azaltılmış süt ve süt ürünü tüketmek ve meyve yemektir. Gerekirse ağızdan D vitamini takviyesi yapılmalıdır. Soya ürünlerinin kanser riskini ne arttırdığı ne de azalttığı gösterilmiştir. Folik asit özellikle alkol tüketen kadınlarda riski azaltmaktadır. Bu bakımdan özellikle belli yaşlardan itibaren günlük folik asit takviyesi önerilir. Balık yağının insanlarda kanseri azalttığı gösterilememiştir ancak günlük diyette balık tüketilmesi genel sağlık açısından önerilir" ifadelerini kullandı.
Alkolün kanser riskini artırdığını belirten Prof. Dr. Tezel, düzenli olarak yüksek doz alkol alınıyorsa profesyonel yardım alınarak kısıtlamaya gidilmesini belirtti. Prof Dr. Tezel, başta doğa yürüyüşleri olmak üzere düzenli olarak yürüyüş ve hafif sporlar yapılmasının belirgin olarak hem kanser riskini hem de kalp hastalıkları riskini azalttığını dile getirdi.
MEME KANSERİNDE CERRAHİ TEDAVİ
Meme kanserinin cerrahi tedavisi ile ilgili de bilgi veren Prof. Dr. Tezel, ana ilkenin tümörlü dokuların sağlam ve güvenli bir sınırla birlikte çıkarılması ve geride tümör bırakılmaması olduğunu belirterek, "Bu amaçla, memenin bir kısmı ya da tamamı, koltuk altı lenf bezlerine yayılım varsa buradaki lenf bezlerinin tamamı çıkarılır. Memenin tamamının çıkarılmasına total mastektomi denir. Eğer tümörle birlikte çevresindeki sağlam bir miktar meme dokusu üzerindeki deriyle birlikte çıkarılıyorsa buna segmental mastektomi denir. Meme koruyucu cerrahinin en sık uygulanan yöntemidir. Koltukaltı lenf bezlerine yayılım olup olmadığını anlamak için ameliyata başlarken özel boyalar ve maddeler meme başı çevresinde derisine verilir ve bu boyaların belirdiği koltuk altındaki memeye en yakın ilk lenf bezleri çıkarılarak o sırada hızla incelenir. Bu yönteme sentinel(nöbetçi) lenf biyopsisi denir. Koltuk altındaki tüm lenfatiklerin çıkarılmasına aksiller lenf nodu diseksiyonu denir. Günümüzde artık sentinel lenf nodu pozitifse ya da koltukaltı bezleri muayenede saptanmış veya biyopsi ile tümör olduğu gösterilmişse uygulanmaktadır" dedi.
EN TEHLİKELİ SEYREDEN AKCİĞER KANSERİ
Öte yandan asıl tehlikeli ve ölümcül seyreden kanserin kadınlarda ilk sıraya yerleşen akciğer kanseri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tezel, şunları söyledi:
"Peki, neden akciğer kanseri bu kadar ölümcül de meme kanseri o kadar değil? Bu sorunun yanıtı memenin yerleşiminden dolayı kitlelerin hem hasta hem de hekim tarafından kolayca saptanabilmesinde, tarama programları sayesinde daha erken evrelerde meme dışına yayılmadan tümörün yakalanmasında ve tedavi seçeneklerinin daha gelişmiş olmasında yatar. Elbette bu akciğer kanseri tedavi edilemiyor demek değildir. Akciğer kanseri tanı ve tedavisi de günümüzde ilerlemiştir ve hastaların hayatta kalma şansı önceki yıllarla karşılaştırıldığında oldukça iyidir."