Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yönetimde kim olursa olsun iyi ve kötü gününde Afganistan'ın yanında yer almak hem ahde vefanın hem de kardeşliğimizin gereğidir.
Bazı ülkelerin Afganistan'a tıpkı Suriye'de yaptıkları gibi sadece terör ve göç açısından baktığını bildiren Erdoğan, "Terör ve göç bize gelmezse sorun yok diyorlar mantık bu. Oysa terörü de göçü de var eden on yıllardır izlenen yanlış politikalardır. Bu yanlış politikalarla yüzleşmeden barış ve istikrara katkıda bulunmak mümkün değil. Afganistan bizim için güçlü tarihi, beşeri, kültürel bağlarımızın olduğu kardeş bir ülke. Afgan halkının İstiklal Savaşı'mıza verdiği maddi manevi desteği unutmamız mümkün değildir" diye konuştu.
Afganistan'la olan köklü bağların gereğine uygun bir tutum izleneceğini kaydeden Erdoğan, "Aramızda böyle bir bağ, yakınlaşma var. Yönetimde kim olursa olsun iyi ve kötü gününde Afganistan'ın yanında yer almak hem ahde vefanın hem de kardeşliğimizin gereğidir. İlgili kurumlarımız zaten Taliban'la irtibat halindeydiler. Biz de ülkenin geleceğini konuşmak üzere Taliban yöneticilerini kabul edebileceğimizi ifade etmiştik. Bu tavrımızı bugün de muhafaza ediyoruz. Afgan halkının huzuru, oradaki Türk soydaşlarımızın selameti ve ülkemizin çıkarlarının korunması noktasında her türlü işbirliğine hazırız. Taliban yöneticilerinin yaptığı itidalli ve ılımlı açıklamaları memnuniyetle karşılıyoruz. Özellikle Taliban'ın Türkiye'ye yaklaşımı köşeli değildir. Daha dikkatlidir. Bizimle olan ilişkileri dış politika açısından hassastır" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin NATO'nun Afganistan'daki kararlı destek misyonunda yer alarak bu ülkenin istikrarı için elinden gelen gayreti gösterdiğine dikkat çeken Erdoğan, "Afganistan'a ciddi yatırımlar, harcamalar yaptık. Hala yapıyoruz, bundan sonra yapacağımızın bazı alametleri ortada. Bizim işadamlarımız var. Onlar orada bulunmakla, yatırım sürecine devam ediyorlar. Afganistan'daki askerlerimiz hiçbir zaman muharip bir güç olarak görev yapmadı. Askerlerimizi orada asla yabancı bir güç olarak görmedik, kullanmadık. Biz askerlerimizi orada yabancı bir güç olarak görmedik, kullanmadık. Amerika'nın çekilmesi sonrası amacımız havalimanı güvenliğini temin ederek ülke güvenliğine katkı sağlamaktır. Türkiye'nin Afganistan'daki askeri varlığı yeni yönetimin de uluslararası alanda elini güçlendirecek ve işini de kolaylaştıracaktır. Mesele, öncelikle Afgan makamlarıyla bir anlayış birliğine varmaktır. Farklı seçenekler üzerinde konuşabiliriz. Örneğin Libya'daki gibi ikili bir anlaşmayı çözebiliriz. Bu Taliban olabilir, bu daha önceki gibi mevcut yönetim olabilir, bunların hepsi ile bizim dostluğumuz var, arkadaşlığımız var. Şuanda ülkesinden ayrılmış olan başkan yine bunlardan bir tanesidir. Bu konuda yürütülen görüşmelerde bizler aslında belli bir gelişme kaydetmiştik. Ülkemizin sunduğu şartların önemli bir bölümü muhataplarımız tarafından kabullenilmeye başlanmıştı. Taliban'ın ülkede kontrolü sağlamasıyla önümüze yeni bir tablo çıktı. Şimdi sahada oluşan yeni gerçeklere göre planlarımızı yapıyor, görüşmelerimizi de ona göre sürdürüyoruz" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin son günlerde yoğun bir diplomasi trafiği içinde olduğunu ifade eden Erdoğan, "Örneğin bu hafta sonuna kadar Merkel işle bir görüşmemiz söz konusu. Sayın Putin ile hafta sonunda görüşmemiz söz konusu. Aynı şekilde yine Avrupa'dan bir çok ülke lider ile görüşmeler söz konusu. Bugün Etiyopya Başbakanı Ahmed'i kabulümüz yeni değil. Randevu eskiydi, ama ülkemizi ziyareti Etiyopya ile diplomatik ilişkilerin 125. yıl dönümünde gerçekleşmesi nedeniyle ayrı bir önem taşıyor. Etiyopya ile ilişkilerimizi bütün alanlarda güçlendirecek adımları ele aldık" dedi.
Etiyopya ile bölgesel ve uluslararası konularda fikir alışverişinde bulunulduğunu söyleyen Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri ile yatırımlar konusunda önemli konuların ele alındığını bildirdi. Erdoğan, "Gerek varlık fonu başkanımı davet ettiğim, yatırım destek fonu başkanımı da davet etmiştim. Birlikte bu görüşmeleri yaptık. Çok ciddi bir yatırım hedefleri var" diye konuştu. Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye ilişkilerine yönelik konuşan Erdoğan, "Devletlerarası iniş çıkışlar hep olabilir, burada benzer bazı durumlar oldu. Bu görüşmelerle birlikte bölgedeki bazı sıkıntıları temenni ediyorum ki aynı kültürün, aynı inancın mensupları olarak sorunları gidermiş oluruz" dedi.
Afganistan'daki Türk vatandaşların tahliyesiyle ilgili konuşan Erdoğan, "Afganistan'daki vatandaşlarımızın güvenliği ve huzurunu temin etmek bizim bir numaralı önceliğimiz. Afganistan'daki vatandaşlarımızı özel uçak seferleriyle tahliye işlemlerimizi sürdürüyoruz. Havalimanlarının iki boyutu var. Biri sivil, biri askeri. Biz bu çalışmayı daha çok askeri havalimanı üzerinde yapıyoruz. Vatandaşlarımıza yönelik çalışmaları koordine etmek üzere Dışişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Afganistan koordinasyon destek merkezi oluşturduk. Afganistan'daki vatandaşlarımıza seri bir şekilde ulaştık. Devletimizin tüm imkanlarıyla yanlarında olduğunu vurguladık. 201 vatandaşımızı bugün İslamabad'a götürdük oradan da ülkemize gelmelerini sağladık. Şuan 552 kişiyi tahliye etmiş durumdayız. Karzai Uluslararası Havalimanı'nın işletme ve güvenlik bizde olmasının avantajlarından en iyi şekilde yararlanıyoruz" açıklamasında bulundu.
Düzensiz göçle mücadele noktasında yoğun bir çaba harcandığını kaydeden Erdoğan, sınır güvenliğinin tahkimi için farklı önlemlerin devreye alındığını belirterek, "İran sınırımızda 4 ilimiz var; Ağrı, Hakkari, Iğdır, Van. Bu sınırımızın tamamı duvarla örülecek. Ağrı ve Iğdır sınırındaki duvar çalışmalarını tamamladık. Şuan itibariyle 157 km tamamlandı, bunun tamamını bitireceğiz. Bu tür giriş çıkışlar olmasın, kaçkınlar olmasın diye yapıyoruz. Göç değil teröre karşı da bunlar bizim için önemli bir bariyer. Duvarı oluşturan 3 metre yüksekliğindeki betonların üzerinde 1 metre dikenli tel bulunuyor. Bu sınırın 109 km kısmı şuanda aydınlatma sistemi ile donatılmış durumda. Yerleştirilen kameralarda düzensiz göç hareketlerini izleyip anında müdahale ediyoruz" diye konuştu.
Bir milyon göçmenin kabul edileceği iddialarına yönelik soruları yanıtlayan Erdoğan, ”Önce bir şeyi çok açık samimi konuşmam lazım. Bakın, hukukta bir kaide vardır; Müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Bu adam, nereden bunu gördü, kim kendisine bunu sufle etti. Bak kendi büyükelçisi bile böyle bir şeyin olmadığını söylüyor. Bu adam yalancı. Bu adamın bugüne kadar doğru biz sözü var mı? Yok. Olmayan bir şeyin iddiasını veya onu savunmak, ortaya koymak Orada dışişleri yetkilisi yoktu diyor. İlla Dışişleri yetkilisi mi olması lazım. Dışişleri bana bağlı. Ben varım orada. Kafayı takmışlar tercümanımıza yatıyorlar, kalkıyorlar orada sadece tercüman vardı diyor. Başınıza tercümanım kadar taş düşsün. Bir de dürüst konuşun. Bunu ispatla ben değil sen mükellefsin. Eğer zerre kadar hukuk bilgin varsa, madem böyle bir iddian var ispatla. İspatlayamıyorsan özür dile. Bunlarda o karakter yok. İşleri güçleri Türkiye'nin uluslararası diplomaside yaptığı görüşmelerde ülkeyi nasıl küçük düşüreceğiz. Bu tür yalanlar üzerinden bu ülkenin cumhurbaşkanını itham etmek ahlaksızlığın daniskasıdır. Bunlar da ahlaksızdır" dedi.
Yaşanan afetler sonrası yaraların hızla sarılacağını belirten Erdoğan şunları kaydetti: "Sel afeti önce Artvin, Rize oradan başladı. Artvin Rize'den sel afeti başlayınca ben hemen ertesi gün bölgeye gittim. Zaten bunlardan bir tanesi de benim ana baba ocağım Güneysu ilçesiydi. Oradaki durumları yerinde teşhis ettik. Arhavi ilçesinde geçtik ardından. Durumları yerinde inceledik. Metrekareye düşen yağış miktarı bile bu bölgelerde yaşanan afetin büyüklüğünü göstermeye yeterlidir. Geliyorsunuz batıya doğru, Bartın, Sinop ve Kastamonu'daki felaket daha büyük bir felaket oradaki yağış miktarı yıllık yağışın birkaç katına ulaştı. Kastamonu Bozkurt'a bağlı köyde yıllık yağış 773 kg iken sadece 10-12 Ağustos'ta 420 kg yağış düştü Bozkurt'ta bir yılda görünen yağış 63 saatte oraya düştü. Sel nedeniyle yolları kapanan köylerimize Türkiye'de ilk defa havadan jeneratör naklederek elektrik verdik. Elektriksiz köy bırakmadık."
Bazı özel televizyon kanallarının ortak yayınında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, doğal afetlerden salgına, anayasa çalışmalarından ekonomiye kadar önemli konularda açıklamalarda bulundu.
“Bunları müteakip defalar yaşadığımız halde kimse dinlemiyor, bildiğini okuyor”
Afetler sonrası yapılan çalışmaları anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dere yatağına konut yapımını belediye başkanlığımdan beri hep aksini söylemişimdir. Sakın ha yapmayın. Dikey mimariye tevessül etmeyin. Bunları söylerken bazı tecrübelerden söyledim. Dere yataklarında debisi yüksek akış olduğu zaman binaların altını alıyor. Ben Karadenizliyim, Rize'de eskiden ağaçlar vardı, bu kızılağaçları kestiler, bunların yerine çay diktiler. Çay dikmekle kalmadılar, çaya gübre verirken azot ağırlıklı gübre verdiler. Azot ağırlıklı olan bu gübre toprağı yakıyor, eritiyor. Yağmurla buluştuğu zaman bu adeta bir lapa haline geliyor ve akıp gidiyor. Bunların hepsini bu olaylarda da gördük. Bunları müteakip defalar yaşadığımız halde kimse dinlemiyor, bildiğini okuyor. Örneğin Antalya, Manavgat, Muğla, buralarda yaşanan olaylara baktığınızda buna benzer olayları yaşadık. Oralarda da binalar noktasında öyle yerlere binalar yapılmış ki, bu binalar her an bir tehdit altında. Şimdi bizim attığımız adımlarla mümkün olduğunda bu binaları süratle yapacak ve buralardaki yaşam koşularını daha iyi şartlara taşıyalım istiyoruz. Vatandaşlarımızın birçoğunun hayvancılıkla uğraşması sebebiyle ahır sorunu var, onlara yönelik onların düşüncelerine dikkat ederek ahırlarına kavuşmasını temin edelim dedik. Arıcılık noktasında da arı kovanlarından tutunuz, nereye bunlar yerleştirilebilir, kovanlarını süratle temin edelim dedik. Bu çalışmaları da yürütüyor. Bölgede özellikle enerji, su ve bu sıkıntıları da süratle gidermek üzere çalışmalarımızı yapıyoruz. Moloz çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte riskli bölgelerin boşaltılmasını sağlayacağız. Daha güvenli yerlerde yeniden inşa edeceğiz” diye konuştu.
“Bu işin çıkış noktası, tabiatla kurulan ilişkide bakış açısını değiştirmektir”
Afet bakanlığı kurulup kurulmayacağı sorusuna cevap veren Erdoğan, “İlla her şey bakanlık olursa çözülür diye bir şey yok. Biz tabiatta ilahi bir denge olduğuna inanıyoruz. Bu denge ne kadar tahrip edilirse doğal felaketlerin yıkıcılığı da o kadar artacaktır. Tabiat kendisine isyan kabul etmez. Kastamonu'da, Rize'de aynı şeyi gördük. Tabiat için bir rahmet olan yağmur bozulan denge ile felaket haline dönüşebiliyor. Hava olaylarının da daha sert yaşanması ve bir bölgede kuraklık, diğer bölgede aşırı yağış görülmesi gibi durumların sebebi elbette iklim değişikliğidir. Almanya'nın batısında yaşanan sel felaketinde 186 kişi hayatını kaybetti. On milyarlarca Euro'luk zarar meydana geldi. Kimse bunları konuşuyor mu? Avusturya, İtalya, İngiltere, Romanya, Bulgaristan, İran'da sel baskınları meydana geldi. Bütün bu seller dünya genelinde çok sayıda can kaybına ve maddi zarara neden oldu. Karşımızda tüm dünya ülkelerini ilgilendiren bir sorun var. Doğal afetlere karşı tedbir almak mümkün. Bunu yüzde 100 başarır mısınız, kimse kendisiyle ve insanlarla alay etmesin. Bu işin çıkış noktası, tabiatla kurulan ilişkide bakış açısını değiştirmektir. Afet bölgelerinde ecdadın yaptığı yapıların çoğunun ayakta olması bize gitmemiz gereken istikameti de gösteriyor. Demek ki, geçmişteki iyi örneklerden, doğru mimariden ve dayanıklı malzemeden faydalanarak yeni bir yapılaşma modeli geliştirmemiz gerekiyor” açıklamasında bulundu.
“Hatalarımız olmuş olabilir ama bazı şeyler insanoğlunun gücünün üzerinde olan şeylerdir”
“Afetlere Türkiye'nin hazırlıksız yakalandığını düşündüğünüz oldu mu?“ sorusuna cevap veren Erdoğan, “Biz elimizden geleni yapacağız. Ama şu doğada ne olur ne olmaz? Rabbim nerede, neyin tasarrufunu nasıl kılar biz bilemeyiz. Birçok meteoroloji haberlerini zamanında alabiliyoruz diyebilirim. Buna karşı tedbirler, bu tedbirler noktasında da bakanlığımızın ve kurumlarımızın ciddi tedbirleri de var. Buna rağmen altından kalkabiliyor musunuz, yeri geliyor kalkamıyoruz. Örneğin Yatağan Termik Santrali, bu santralde bazı ihmaller olsaydı orada büyük bir felaket yaşanabilirdi. Orada biz burası özel sektöre ait, her türlü adımı attık, tedbiri aldık, her türlü çalışmayı yürüttük. çevredeki vatandaşlarımızın bile destekleri ile santralden oradaki ağaçlardan arındırmayı temin ederek bu santralleri yanmak, patlamak, bütün bunlardan kurtararak oradaki enerji noktasında çalışmalarını durdurmadık. Hatalarımız olmuş olabilir ama bazı şeyler insanoğlunun gücünün üzerinde olan şeylerdir” dedi.
“Yalan ve iftira çarkını döndürmekten geri durmuyorlar”
Felaketler sonrasında yapılan manipülasyonların önlenmesi ile ilgili soruya cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yalan terörünün Türkiye'de mimarı Bay Kemal'dir. Şu ana kadar bulunduğunuz her yerde, Antalya'da, Muğla'da, İzmir'de belediyeler CHP'de. Karadan bu işlere müdahalelerde nerede itfaiyeleriniz? Hepsinde de biz devlet olarak bu işlere müdahale ettik. Helikopterlerle, uçaklarla müdahale ettik. Kalkıp kimseyi suçlamadık. Bir yerde sel afeti var, sen sel afetinde acaba ne yaptın, bunu ortaya koy. Yok. Biz bütün ekibimle, benim 6 bakanım bu bölgelerde görevli olarak bulundular, hala bölgelerdeler. Sürekli yangında arkadaşlarımız, Allah razı olsun, gece gündüz demeden bölgede kaldılar. Milletvekillerimiz bölgeyi terk etmediler. Antalya, Muğla, İzmir, hepsi. Ayrıca da takviyeler bütün belediyelerden buraya gönderdik. Ben kendim gittim. Aynı şekilde genel başkan yardımcılarım gitti. Bu bizim milli manevi görevimiz. Yalan ve iftira bizim siyasi hayatımızın her aşamasında mücadele ettiğimiz konu oldu. Birlik ve beraberliğimizi güçlendirmemiz gereken tabi afetlerde bile yalan ve iftira çarkını döndürmekten geri durmuyorlar. Televizyonlara konuşuyorlar, ‘bir tane helikopter görmedim' diyor helikopter arkasından geçiyor. Bozkurt'taki santral, su depolaması olmayan regülatör tipi bir tesis. Burada da her türlü yalana başvurdular. Boru sisteminin taşkına ve sele sebep olması mümkün değil. Ben bu manada sosyal medyaya olumlu bakmıyorum. Sosyal medya ile mücadelemizi bu yalanlar nedeniyle sürdüreceğiz. Bu yalan ve iftira kampanyasının başında muhalefet milletvekilleri bulunuyor. Tüm vatandaşlarımızı, muhalefetin başını çektiği sosyal medyada terörüne, yalan rüzgarlarına karşı dikkatli olmaya davet ediyorum. Geleneksel medyada denetim görevini yerine getiren Kurulumuz var. Meclisin açılmasıyla birlikte sosyal medyaya yönelik denetim konusunda da gereken adımları atacağız. Sahada yürüttüğümüz cansiperane mücadelenin kendini bilmez birilerinin yalanı ile baltalanmasına, gerçeklerin çarpıtılmasına müsaade etmeyeceğiz” diye konuştu.
“Aşı olmak isteyenler gönüllülük esasına göre aşı olmalıdır”
Salgınla mücadele ile ilgili sorulara da cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye salgın sürecini hem sağlık hem kamu güvenliği hem de ekonomik bakımdan en iyi yöneten ülkelerin başında geliyor. Pek çok ülkede insanlar aksayan hizmetlere isyan ederken ülkemizde kayda değer hiçbir sorun yaşanmadı. Aşılamada dünyada oldukça önlerde yer alıyoruz. Bu sayede bir ara yükselme seyrinde olan vaka sayılarımız 18 binlere geriledi. Bu rakamı çok daha aşağıya çekeceğiz. Milletimin karşısında 3 doz aşısını olmuş bir cumhurbaşkanı olarak bulunuyorum. Şayet aşı konusunda bir sıkıntı olsaydı kendimizi böyle bir sıkıntıya sokmazdık. Aşı olmak isteyenler gönüllülük esasına göre aşı olmalıdır. Zorlama ile böyle bir şeyi doğru bulmuyorum. Bugün hastanelerde yatanların neredeyse tamamına yakının aşı yaptırmayanlardan oluştuğunu görüyoruz. Aşı olduğu halde hasta olanların sayısı istisnai seviyede. Önümüzde böyle net bir tablo olduğu halde aşı karşıtı kampanya yürütülmesini doğru bilmiyorum. Gönüllülük esası şart olmalı. İster olur ister olmaz. Bu konuda zorlamaya gerek yok. Test olayı hepimiz için belli yerlerde gerekli olan bir şey” şeklinde konuştu.
“İnşallah yüz yüze eğitimi başlayacak”
Yüz yüze eğitimin başlayıp başlamayacağına ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnşallah olacak. Dün akşam bakanımla bu konuyu görüştük. İnşallah yüz yüze eğitimi başlayacak” diye konuştu.
Erdoğan, Milli Eğitim Bakanının değişmesi ve eğitim sisteminin geldiği noktaya ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“Eğitim sistemi gayet güzel bir yerde. Milli Eğitim Bakanımız kendi istifasının kabulünü bizden istirham ettiler. Biz de bu talebi yerinde bulduk. Hayırlısı olsun dedik ve yardımcılarından bir tanesini, Mahmut Bey'i bu göreve getirdik. O da özellikle Milli Eğitim camiasını tanıyan bir arkadaşımız. Şuandan itibaren onunla beraber süreci devam ettiriyoruz. Sürece yabancı bir arkadaşımız değil. Herhangi bir sıkıntı olmaz, bırakılan yerden yola devam ediyoruz.”
“Bu ülkede önümüzdeki seçimin tarihi bellidir”
Yeni anayasa çalışmalarına da değinen Erdoğan, “Devlet Bey kendi hazırlıklarını bana daha önce gönderdi. Bu çalışmayı yürüten arkadaşlarıma o çalışma taslağını verdim. Arkadaşlarımız da onunla birlikte çalışmalarını yaptılar. Biz de çalışmamızı belli bir noktaya getirdik. Nihai noktaya gelince çıkan neticeyi Sayın Bahçeli'ye tektim edeceğim. Onların da incelemesinden sonraki durumu tekrar değerlendirmeye alacağız” dedi.
Erdoğan, “Seçim kanununda bir değişiklik söz konusu mu?” sorusuna “Hayati Bey'in riyasetinde bir ekip MHP'den ekiple görüşmelerini yaptılar. Bu çalışmalarına ben de baktım. Son çalışmalarını yapıyorlar, o çalışmadan sonra Sayın Genel Başkan ile gelinen noktayı müzakere etme imkanımız olacak” cevap verdi.
Erdoğan, erken seçimlerine ilişkin tartışmaların hedef saptırmaya yönelik olduğunu, erken seçim olmayacağını söyledi. Erdoğan, “Biz şuanda çalışıyoruz, daha çok şeyler yapmamız lazım. Bunlara bu fırsatları vermedik, vermeyeceğiz. Bu ülkede önümüzdeki seçimin tarihi bellidir” ifadelerini kullandı. Erdoğan, “Bizim öğrencilik yıllarından öğrendiğimiz tekerleme var, ‘benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.' Bunların söylediği bu” dedi.
“Biz toplu iğne üretemezken bugünkü hale geldik”
Ankara'da 26 fabrikanın açılışının yapıldığı programda Melek Tuğ isimli bir kaynak ustası kadının konuşmasının yeniden ekrana getirilerek hatırlatılmasından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Melek Hanım o fabrikada kaynakta ustabaşı. Artık üniversiteyi de bitirmesi lazım. Bu azimle üniversiteyi de bitirir. Patronun Melek'ten memnun olması, onu orada önde bir yer vermiş olması kadının geldiği yeri göstermesi bakımından çok önemli. Kadınımızı hor görmek, onların ilim tahsilinde, mevki makam sahibi olmasına engel olmak kimseye bir şey kazandırmaz” dedi.
Erdoğan, “Türkiye toplu iğne üretemeyen bir ülkeydi. Biz toplu iğne üretemezken bugünkü hale geldik” diye konuştu.
İşsizlik rakamlarındaki düşüşün sorulması üzerine Erdoğan, “Bizim bir konuya çok büyük ehemmiyet verdiğimizi söyledik. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat. Bu dört başlık bizim için çok önemli. Yatırım olursa arkasından istihdam gelirse onun arkasından üretim gelecek. Üretim olduktan sonra ihracatta uluslararası camiada yerinizi alırsınız. Yüzde 2,5 rekor düşüşle yüzde 10,6'ya düştü. Bu iyiye doğru bir gidiş olacaktır. Bütün sektörlerde istihdam artışı yaşandı. Hizmet sektörünün istihdamı salgın öncesi döneme yaklaştı. Sanayi istihdamı yeniden 6 milyonu aşarak en yüksek seviyesine ulaştı. Salgın kaynaklı istihdam kaybının oldukça üzerinde istihdam artışı sağladık. Türkiye ekonomisinin artık toparlanma sürecinin ardından bir atılım içine girmiştir. Muhalefet bunu yine görmeyecek ama biz inandığımız yolda yürüyeceğiz. İhracatta rekor üstüne rekor kırıyoruz” şeklinde konuştu.
enginesenkurt
www.adanasoz.com.tr
engin esenkurt
www.adanasoz.com