CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL'DEN DİPLOMASİ DERSİ

ADANA YÜREĞİRHaber Girişi : 03 Ocak 2013 18:12
CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL'DEN DİPLOMASİ DERSİ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin dış politikasını değerlendirdi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin dış politikasını değerlendirerek, “Dönüşüm içinde bulunan ülkelere yönelik politikalarımızda dalgalar durulduğunda, alevler söndüğünde millet olarak nasıl bir sonuç elde edeceğimizi hesaba katmak mecburiyetindeyiz. Eninde sonunda bu kargaşalar bitecek” dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 5. Büyükelçiler Konferansı’na katılmak üzere Ankara’ya gelen büyükelçilere Çankaya Köşkü’nde öğle yemeği verdi. Cumhurbaşkanı Gül, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte davetlileri kabul etti. Yemekte bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Uzun yıllar ortak mesai harcadığım dışişleri camiasıyla bir araya gelmek benim için her zaman özel olmuştur. Bugünde ayrıca özel bir gün yaşıyoruz” dedi.

Konferansın geçen senelerde olduğu gibi bu defada dış politika hakkında beyin fırtınası oluşturacağına ve dış politikanın oluşmasına çok büyük katkıların ortaya çıkacağına inandığını dile getiren Gül, “Bu konferanslar çok verimli geçmekte ve faydası çok olmaktadır. Bu çerçevede konferansın temasının ‘İnsani Diploması’ olarak seçilmesini de çok isabetli olmuş. Son iki yıl zarfında Akdeniz havzasında çok büyük değişiklikleri şahit olduğumuz düşündüğümüzde yine Akdeniz havzasının siyasi, ekonomik değişimini ana tema olarak inceleyecek olmanız ve bu çerçeve içerisinde tartışmaların yürüyecek olması da yine gerçekten çok iyi seçilmiş. Şüphesiz ki bu toplantılarda Türkiye’nin politikalarını oluşturan hükümet temsileri, diğer şahsiyetler onlardan birinci elden bilgiler alınıyor ve çeşitli sorular soruyorsunuz. Onlar bunlara muhakkak ki tatmin edici cevaplan vermekte. Enerjiden, ulaştırmaya kadar bir çok konu ciddi konu takip edilmekte” dedi.

“AB’NİN YENİ BİR DÖNÜŞÜM YAŞAYACAĞI ARTIK KAÇINILMAZ”

Büyükelçilerin İzmir’e gidecek olmalarını takdir ettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, “İzmir’i biraz öne çıkartmamız gerekiyor. Birçok bakımdan Türkiye’nin en şirin şehri, ayrıca önemli uluslararası toplantılara da ev sahipliği yapmaya aday bir şehrimiz” dedi.

Dünyanın büyük bir kesimi 2012 yılını çeşitli krizlerle geçirdiğini söyleyen Gül, konuşmasına şöyle devam etti:

“Çok şükür biz geçen sene diğer ülkelerle mukayese ettiğimiz de onlardan çok daha iyiyiz. Ama, bu krizlerin büyük bir kısmı da yakın coğrafyamız da hep gerçekleşmekte. Akdeniz’in iki yakasında hali hazırda devam eden gelişmeler ve dönüşüm dünya siyasetinin önümüzdeki 10 yıllara damgasını vuracak niteliktedir. Akdeniz’in kuzeyinde küresel ekonomik krizin pençesinden bir türlü kurtulamayan Avrupa ülkeleri ve AB maalesef halklarına da çok acılar çektirmektedir. Ama inanıyorum ki bu krizler devam etmeyecektir. Nihayette krizlerin sonunda bütün krizlerden ders alan ülkeler daha güçlü bir şekilde çıkmakta ve kendilerine yeni bir düzen vermekte. Bu çerçeve içerisinde bizimde Avrupa’da olan bitenleri çok yakından takip etmemiz, özellikle AB’nin yeni bir dönüşüm yaşayacağı artık kaçınılmaz. Bunu çok iyi bilmemiz ve gelecekte kendi yerimizi ona göre tespit etmemiz açısından da olup bitenleri iyi izlememiz gerekmekte. Şüphesiz ki, bu krizler onlara çok açılar çektirirken bizlere yansımaları olmaktadır. Ümit ederiz ki, kısa süre içerisinde Avrupa bütün bunları atlatır.”

“ARAP UYANIŞININ YAŞANDIĞI ÜLKELERDE SIKINTILAR DEVAM EDECEK”

Akdeniz’in güneyinde ve doğusunda kalan coğrafi ada da ise yerleşik düzenin büyük ölçüde çöktüğünü ve yepyeni bir siyasi tablonun da ortaya çıktığını ifade eden Gül, Arap uyanışı ile birlikte Akdeniz havzasının yeniden dünya siyasetinin merkezine oturduğunu vurguladı. Gül, “Eski dünyanın tamamını oluşturan Afrika ve Avrasya kıtalarının ortasında yer alması hasebiyle orta deniz diye atlandırılan Akdeniz, tarih boyunca çok sayıda medeniyetinde beşiği olduğu malumdur.

Çok kültürlülüğün hüküm sürdüğü imparatorlukların çoğu bu havzada kurulmuştur. Dinler ve kültürler arası çatışmanın da, uyumunda en çarpıcı örneklerini yine Akdeniz çevresinde gerçekleşmiştir. Bu itibarla Akdeniz’in tarihini bilmeden, dünya tarihi tabii ki çok eksik kalmaktadır. Arap uyanışıyla birlikte son iki yüzyıldır görkemli geçmişinden kurtarılan halklar yeniden tarih sahnesindeki yerini almaya başlamışlardır. Orta çağda Avrupa’nın krallığını aydınlatan güneş, yükseldiği toprakları yeniden aydınlatmaya ve ısıtmaya da başlamıştır. Başka bir anlamda. Bu nedenle hala hazırda Arap uyanışının yaşandığı ülkelerdeki sıkıntı ve çalkantılar bu büyük tarihi resmi görmemize mani olmamalıdır. Tabii ki bir taraftan da gerçekçi olmamız gerekiyor. Belikli bu çalkantılar uzun sürecek. Birden bire denizlerin durulması nasıl mümkün değilse, bunlarda bir maliyet çıkartacaktır ülkelere. Ama, eninde sonunda bütün bu gelişmelerin iyi netice vereceğini ümit ediyoruz” diye konuştu.


Akdeniz’in üç kadim kıtanın gövdenin kesişme noktasıysa ise Anadolu’da bu geniş coğrafyanın adeta dolaşım ve sinir sistemini oluşturduğunu kaydeden Gül, Türkiye’nin Akdeniz havzasında en fazla ve çeşitli medeniyete ev sahipliği yapan ülke olmasının tesadüfi olmadığını söyledi.

“TÜRKİYE, GİZLİ GÜNDEMİ BULUNAN BİR ÜLKE ASLA OLMAMIŞTIR”


Türkiye’nin geniş Akdeniz havzasında yer alan çok büyük bir coğrafyanın jeostratejik hafızası ve DNA’sıyla medeniyet kimliğine sahip bir ülke olduğunu belirten Gül, “Bu miras bizim yumuşak gücümüze güç katan en önemli unsurlardan da birisidir. Şimdiye kadar anlattığım tarihi gerçeklerin Türkiye’nin emperyal rüyalar gördüğü şeklinde anlaşılmasını da hiç arzu etmem. Modern Türkiye, meşru milli çıkarlarının ötesinde herhangi bir gizli gündemi bulunan bir ülkede asla olmamıştır. Tam tersine etrafındaki coğrafyaya barış, istikrar ve refahı yaymak için çalışan bir ülke olmuşuzdur. Bu anlayışla ben Türkiye’nin erdemli güç olmak yolunda ilerlemesi gerektiğini hep vurgulamışımdır. Sizlerin bu yılki konferans temasını ‘İnsani Diplomasi’ olarak seçmenizin bu anlayışın bir tezahürüdür. Toplantınızın ana temasını İnsani diplomasi diye görünce bir anlamda gururlandım.

Bu konuyu ancak kendine güvenen ülkeler gündemine alabilir. Ancak belirli bir güce erişmiş ülkelerde, özellikle yumuşak gücün ne olduğunu bilen ülkeler ve bunun için gayret eden ülkeler ancak bunu kendi ilgi alanına koyabilir. Yoksa her ülkenin harcı değildir. İnsani diploması konularını konuşmak. Türkiye olarak baktığımızda da hakkımız var gerçekten. Özellikle son yıllarda karşılık beklemeden insanlık adına Türkiye’nin yaptığı gayretler, çalışmalar bunlar hiç kimsenin gözünden de kaçmamaktadır. Her şeyden önce Türkiye Donerler Kulübüne giren bir ülkedir” şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE’NİN GELİŞMELERİ UZAKTAN SEYRETME LÜKSÜ YOKTUR”


Türkiye’nin yıllık karşılık beklemeden yaptığı harcamaların 2 milyar doları geçtiğini vurgulayan Gül, bunun herkesi gururlandırdığını sözlerine ekledi. Bugünlerde Türkiye’nin yine güvenilecek, sığınılacak bir liman olduğuna da şahit olduklarını ifade eden Gül, “Suriye’den maalesef kaçmak durumunda kalan artık 200 bine yaklaşan insanların Türkiye’ye uzun süre misafir edilmesi tüm bunlar Türkiye’nin haklı olarak insani diplomasi alanındaki gayretlerini dünya gündeminde de oturtmaktadır. Akdeniz havzasının merkezinde yer alan ülke olarak özellikle Türkiye’nin gelişmeleri uzaktan seyretme lüksü yoktur. Esasen siz değerli diplomatlarımızın da fedakar çalışmalarıyla bu tarihi dönüşümün istikrar, barış, demokrasi ve refaha tahlül edilmesi için azami çaba gösteriyoruz” dedi.

“ENİNDE SONUNDA BU KARGAŞALAR BİTECEK”


Bölge halklarıyla ortak tarihte daha barışık, samimi ve herkesi güçlendiren bir ilişki kurma fırsatını da elde ettiklerini belirten Gül, konuşmasına şöyle devam etti:


“Bu yönden önemli mesafelerde kat ettik. Dönüşüm içinde bulunan ülkelere yönelik politikalarımızda dalgalar durulduğunda, alevler söndüğünde millet olarak nasıl bir sonuç elde edeceğimizi hesaba katmak mecburiyetindeyiz. Eninde sonunda bu kargaşalar bitecek. Sonunda elimizde ne kaldı bu çok önemli.

Zira halklarımıza karşı temel sorumluluğumuzun ülkemizin milli menfaatlerini korumak ve iletmek olduğunu da unutmamalıyız. İnsani değerler ve kardeşlik hukuku temelinde zor günlerinde yanında olduğumuz halklara destek verirken, ahlaki zemin üstünlüğümüzü asla yitirmemeliyiz. Bölgemizde hiçbir halk ve toplumun Türkiye’nin iyi niyeti ve herkesin kucaklayan politikaları konusunda yanlış intibalar edinmesine de izin vermemeliyiz.”


Başta Kıbrıs olmak üzere Doğu Akdeniz’deki meşru çıkarlarımız korunması hususunda asla taviz verilmemesi gerektiğinin altını çizen Gül, “Kıbrıs sorunu adil ve kalıcı bir siyasi çözüme kavuşturarak Doğu Akdeniz’de Türkiye, Kıbrıs Adası ve Yunanistan’ın oluşturacağı yeni bir istikrar ve refah sütunu meydana getirmek vizyonumuz da hep canlı tutmalıyız” dedi.