CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ‘Öcalan PKK için hala kült bir lider’ açıklamasına tepki gösterdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Ev hapsi olmayacaktır, salt gayretimiz terörle mücadele içindir, genel af söz konusu değil’ şeklindeki açıklamalarına da tepki gösteren Tarhan, şunları söyledi:
“Daha önce ‘biz görüşmedik, devlet görüştü’ diyen bir Başbakana bugün de aslında sormak istiyorum; ne karşılığında ne verecekler?. Bunu sormak istiyorum. Madem siz görüşmediniz, bir zahmet devlete söyleyin de bize ne karşılığında ne vereceğini devlet söyleyiversin demek istiyorum. Çünkü eğer karşılığında bir şey verilmeyecekse, birdenbire birilerine vahiy indi de öldürdüğü kişiler, çocuklar, masumlar kabusu oldu da birdenbire bir şeyler mi vermek istedi? Bunun da yanıtını devletin bize vermesini istiyoruz.”
Bu sürece ilişkin bir endişesi daha olduğunu ifade eden Tarhan, “2011 seçimlerinden önce Oslo sürecini hatırlayın. Orada seçim öncesi kullanılacak bir sükunet süreci yaşatılmıştı bize bir anlaşmayla. Ben aynı sürecin yaşanmamasını diliyorum. Yani önümüzde bir değil, birden fazla seçim var. Bunun öncesinde birilerinin birbirini telkin metoduyla ikna etmesi ve seçime sükunet havasında girilmesinin yolu olmasını diliyorum bu süreç. Ayrıca ana muhalefet partisinin bu süreçten bilgi sahibi olması gerekir, bizim bilgilendirilmemiz gerekir” dedi.
“ADİL YARGILANMA HAKKI İHLALLERİNİN GEREKÇEDE KARŞILANMADIĞI AÇIK”
Tarhan, Balyoz davasının bugün açıklanan gerekçeli kararının basına yansıyan kısmını okuduğunu ve tamamını okuduğu zaman yeniden bir değerlendirme yapacağını belirterek, şunları kaydetti:
“Kararda hiçbir bilirkişi raporunun yargıcı kesin olarak bağlamayacağı ve dijital belgelerin gerçek olduğu ifade edilmiş. ‘Kendi mağduriyetlerini kısmen ya da tamamen neden olan sanıkların adil yargılanma ilkesi bakımından kendi lehlerine sonuç çıkartamayacağına’ işaret edilmiş. Oysa tam tersi, her halde yargılanan kişiler adil yargılanma ilkesi gerekleri itibariyle lehlerine sonuç çıkarma hakkına sahiptirler ve savcılık da, mahkeme de süreçte lehe olan delilleri toplamakla yükümlüdür. Bu açıklama tersinden okunduğunda mahkemenin ya da savcılığın lehe olan delilleri toplamadığı sonucuna varıyoruz. Adil yargılanma hakkı ihlallerine ilişkin itirazların gerekçeli kararda yanıtlanmadığını görüyoruz. Mahkemenin neye göre ikna olduğu ve illiyet bağını neye göre, hangi kanıtlara göre kurduğunu verdiği bilgilerden göremiyoruz.
Dijital belgelerin üç CD’sinin sahte olduğu iddiasının da karşılanmadığını görüyoruz. Adil yargılanma hakkı ihlallerinin gerekçede karşılanmadığı çok açık; bizzat mahkemenin kendi ifadesiyle.”