">">">
Taksim Dayanışma Platformu, Başbakan Erdoğan’ın Ankara’daki mitingde yaptığı konuşmanın ardından açıklama yaptı. Gezi Parkı’nı terk etmeyeceklerini açıklayan platform, eylemlerde gözaltına alınan ve tutuklanan kişilerin de serbest bırakı
"BU DAHA BAŞLANGIÇ"
Eylemlerde gözaltına alınanların ve tutuklanan kişilerin de serbest bırakılmasını isteyen Muhçu, "Bu süre içerisinde yürütülen şiddet politikalarına rağmen farklılıkların zenginliği ile bir araya gelebildiğimizi, tartışabildiğimizi, ortaklıklar yaratabildiğimizi ve birlikte mücadele edebildiğimizi gördük. İktidarın üzerinden yükseldiği rant ve ekolojik tahribat politikaları karşısında milyonlarca insan ağaçları savunarak kendi hayatlarını ve özgürlüklerine sahip çıktı ve bir özgürlük alanı olarak şiddete karşı barışçıl tutumunu korumayı bildi. Gezi Parkı eylemleri ardından ülke artık yeni bir güne uyanmıştır. Bu mücadelenin sonlandırılması değil, büyütülmesi ön koşuldur. Kitleselliği, yaratıcı zekası, hukuki haklılığı, kadın ve genç karakteri, bu güne kadarki başarısını sağladığı gibi bundan sonraki adımlarının da teminatıdır. Herkesin biat etmeye zorlandığı bir iklimde özellikle sokakta kararlı ve dik duruş sergileyerek ülkenin kaderini etkileyen bu toplumsal duyarlılığın yukarıdan aşağıya alınacak kararlarla yönetilmesi, direktiflerle adım attırılması söz konusu değildir. Bu duyarlılık, forum ve değerlendirme toplantıları yaparak ve farklı fikirleri zenginlik olarak görüp kendini yenileyerek ilerlemek zorundadır. Tüm bu demokratik mekanizmalar ne kadar önemli ve değerli ise bu dayanışmaya katkı koyan tüm kişi ve kurumsal yapıların yine tarihsel sorumlukla davranmaları, dayanışmanın biriktirdiklerini ve kazanımlarını hesaba katmaları da o kadar önemlidir" diye konuştu.
"Simge haline gelen Gezi Parkı’nı terk etmiyoruz" diyerek sözlerini sürdüren Muhçu, “Bu nedenle 15 Haziran 2013 günü Taksim Dayanışmasının tüm bileşenlerinin gerçek gündemi, ilk günden bu güne ısrarla takipçisi oldukları talepleridir. Taleplerin takibinde ısrarcı olunması aynı zamanda tüm yurttaşlarımız üzerindeki otoriter iklimin dağıtılması çabasıdır. Ne yapacağımızı soranlara buradan açıklıkla ifade ediyoruz ki; simge haline gelen Gezi Parkı’nı terk etmiyoruz. Mücadelemizle girdiğimiz ve hükümet sözcüsünün 'mahkeme sonuçlanana kadar park olarak kalacağını' açıkladığı Gezi Parkı’nda, nasıl kalınacağını da, bundan sonra atılacak adımları da buraya emek verenler olarak hep birlikte bizler belirleyeceğiz. Karşılıklı olarak bütün demokratik tartışma ve değerlendirme mekanizmalarını işleterek günün kazanımlarına uygun olarak dayanışmamızı adım adım güçlendireceğiz. Gezi Parkı’na girişin polis şiddeti ile engellenmesi karşısında büyük bir kararlılık gösteren, günlerce sokakta direnenlerin parkın yeniden kazanılmasındaki rolü yadsınamaz ve bunu kendi renkleriyle yansıtmalarından daha doğal bir şey olamaz. Ancak, en geniş değerlendirme - tartışma platformlarında çıkan ana eğilim, parkta kalışın 'Taksim Dayanışması' çatısı altında sürdürülmesi ve parkta yer alan tüm kişi, kurum, parti ve inisiyatiflerin bu çatı altında kendini ifade etmesinin kanallarının yaratılmasıdır" ifadelerini kullandı.
Gezi Parkı’nda nöbete devam edileceğini ifade eden Muhçu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Direnişimizin 18. gününde, 15 Haziran Cumartesi günü içindeki tüm canlılar ile beraber parkımız ve kentimiz, ağaçlarımız, yaşam alanlarımız, özel yaşamımız, özgürlüklerimiz ve geleceğimiz için Taksim Dayanışması olarak parkımızı ve yaşamımızı savunmak için nöbete devam ediyoruz. Taleplerimizin takipçisi olmayı sürdürüyoruz. Şiddet emirlerini verenler ve 4 yurttaşımızın ölümüne neden olanlar yargılanana kadar susmayacağız. Bu direniş, Taksim Dayanışmasının ortak iradesinin yansıması ve bütünlüklü bir mücadelenin ortak zemini olacaktır. Bugünden itibaren tüm yurda ve hatta dünyaya yayılan mücadelemizden gelen dinamizmle ülkemizde yaşanan her türlü haksızlığa karşı dayanışmamızı sürdüreceğiz. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam."