Bakanlar kurulu sonrasında açıklamalarda bulunan Bülent Arınç bir gazetecinin Cemil Bayık ile ilgili soru sorması üzerine "Cemil Bayık kimdir' diye cevap verdi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu toplantısı sona erdi. Toplantının ardından Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç, gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Arınç, maden kazalarının ardından yeni düzenlemelere ihtiyaç olduğunun ortaya çıktığını dile getirerek, "Bunlar kapsamlı olarak ele alındı. Bazı yönetmeliklerin Resmi Gazete'de yayınlandığı ama yasal çerçevesi içinde bugün ortaya konulan konuları hemen hemen yerine getirilmesi oy birliğiyle kararlaştırılmış oldu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız işin bir boyutuyla ilgilidir. Bir başka boyutuyla da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımızın ilgili olduğunu söylemeliyim. Onun da Ankara'ya gelmesini takiben kurulan koordinasyon içerisinde düzenlemeler süratle hayata geçirilecek ve artık Türkiye'de bu tür maden kazalarının yaşanmaması, iş güvenliğinin azami noktaya gelmesi ve bütün riskleri ortadan kaldıracak bir çalışmaya ihtiyaç olduğu, Bakanlar Kurulu'nda kararlaştırılmış oldu" ifadelerini kullandı.
KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
Toplantıda Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın Kişisel Verilerin Korunmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında bilgi verdiğini anlatan Arınç, "Bu esasen geçmişten bu yana tartışılan bir konudur. Avrupa Birliği (AB) sürecinde de özel hayatın gizliliği ve buna ait kişisel verilerin korunması amacıyla bir mekanizma kurulması, AB muktesebatının da üzerimize yüklediği bir görevdi. Geçmiş yıllarda yapılan tasarı çalışmalarını güncellenerek, bugün Sayın Bakanımız tarafından Bakanlar Kurulu'na takdim edildi, üzerinde mutabık kalındı, imzaya açıldı" dedi.
Arınç, Kişisel Verilerin Korunması Hakkındaki Kanun'un bu yasama dönemi içerisinde çıkarılacağını bildirdi.
İÇ GÜVENLİK PAKETİ
İç Güvenlik Reformu üzerindeki çalışmaların bitirildiğini açıklayan Arınç, toplantıda bugün tartışılarak imzaya açıldığını ve TBMM'ye gönderilmesi yönünde karar alındığını belirtti. Arınç, konu hakkında 4 kanun tasarısı Bakanlar Kurulu'nda görüşüldüğünü bildirerek, bunların "Polis Vazife ve Selayetler Kanunu'yla bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı, Emniyet Teşkilat Kanunu ile bazı kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı, Nüfus Hizmetleriyle bazı kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı ile Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı" olduğunu belirtti.
Başbakanlık tarafından TBMM'ye bir tezkere gönderilmesinin kararlaştırıldığını dile getiren Arınç, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK), AB'nin Orta Afrika ve Mali'de icra ettiği harekat ve misyonlar kapsamında yurt dışına asker gönderilmesiyle ilgili Başbakanlığımızın bir talebi oldu. Zamanı geldiğine TBMM'de değerlendirilecektir" dedi.
AB ÜYELİK SÜRECİ
Arınç, ulusal eylem planının 2015-2019 yılları arasını kapsayan ikinci aşamasının ele alındığını dile getirdi. Bu çerçevede gıda güvenliğinden, toplumsal yaşamın hemen her alanda yapılacak kapsamlı düzenlemeler ve AB standartlarının dikkate alındığını belirten Arınç, bu çerçevede ilk toplantının 8 Kasım'da Ankara'da gerçekleştirileceğini bildirdi.
MİLLİ MAYIN FAALİYETLERİ MERKEZİ KURULMASI
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın da bir kanun tasarısı sunduğunu açıklayan Arınç, "Milli Mayın Faaliyetleri Merkezi Kurulmasına İlişkin Kanun Tasarısı olumlu bulundu, imzalandı ve TBMM'ye sevk edilecek" dedi.
Arınç, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Perşembe günü açıklayacağı bazı eylemlerle, dönüşüm programıyla ilgili raporlar konusunda Bakanlar Kurulu'na bilgi verdiğini belirterek, bu kapsamda hazırlanan 9 programın Başbakan Davutoğlu tarafından bizzat açıklanacağını bildirdi.
İSTANBUL BOĞAZI'NDA TEKNE FACİASI
İstanbul Boğazı'nda yaşanan tekne faciasının da Bakanlar Kurulu'nun gündeminde olduğunu dile getiren Arınç, "En son bana gelen bilgi 24 ceset denizden alınmış. Afganistan uyruklu 6 kişi sağ olarak kurtarılmıştır. Vefat eden göçmenlerin uyrukları tespit edilememiştir. Ve arama-kurtarma çalışmalarına devam edilecektir. Bu bir insanlık faciasıdır, çok zor bir iştir. Sadece mülteciler değil kaçak ve göçmen işçiler dünyanın neresinde olursa olsun müreffeh ülkelere gidişte bu tehlikeleri yaşamaktadır ve bir takım vicdansız insanlar bunları istismar etmektedir. Maalesef, önleme için bütün çalışmaları yapıyoruz. Türkiye'de 2013 yılında yakalanan yasadışı göçmen 39 bin 980'dir. Bunlardan ülkelerine gönderilen yasadışı göçmen de 25 bin civarındadır, yani 15 bini bir şekilde gönderilememiştir. Bu konuda geri kabul anlaşması imzalanmıştır. Yürürlüğü eş zamanlı olarak AB üyesi ülkelerle takip edilmektedir. Şu anda 27 ilde bulunan geri gönderme merkezlerinin toplam kapasitesi 2166 kişidir. Halen buralarda sınır dışı edilmek üzere bin 675 yabancı bulunmaktadır. Bir kanun değişikliğiyle göç müdürlükleri de kuruldu ama bu yasadışı yollardan Türkiye'yi terminal olarak kullanmak ve başka ülkelere gitmek için hayatlarını hiçe sayan ve bir takım vicdansız insanların elinde hayatları telif edilmiş, zayi edilmiş pek çok insan bulunmaktadır. Bununla ilgili adli soruşturma başlamış bulunmaktadır" açıklamasında bulundu.
CEMİL BAYIK KİM?
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "HDP'nin il, ilçe başkanları, KCK'sı, KDK'sı bilmem nesi hepsi bu işlerin içerisinde ön planda rol alırken biz onları sadece eleştirmiş oluyoruz, onlar da bize karşı her türlü hakareti savuruyorlar. Bu üsluplarına devam ederlerse kendileri bilir" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu toplantısı sona erdi. Toplantının ardından Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç, gazetecilerin sorularını cevapladı.
Gazetecinin "Cemil Bayık'ın ABD'nin çözüm sürecinde 3. ülke olarak gözlemci ülke olması tavsiyesi vardı. Bunun için ne söyleyeceksiniz?" sorusu üzerine Arınç, "Cemil Bayık kimdir' diye sorsam biraz gülünç kaçacak ama bugün okuduğum bir haberde 'terör örgütü yöneticisi' olduğu yazıyordu. Şimdi terör örgütü yöneticisi dediğimiz bir adamın ne söylediğini ve buna karşılık olarak 'başbakan yardımcısı' sıfatıyla birisinin cevap vermesini istiyorsunuz, bu mümkün değil. Terör örgütü yöneticisi olarak bilinen bir insan ne söylerse söylesin, benim muhatabım değil, ben bu konuda bir şey söylemek durumunda kalırsan Türkiye Cumhuriyeti'ne yazık olur" yanıtını verdi.
MGK TOPLANTISI
Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ele alınan konuların Bakanlar Kurulu'nda gündeme gelip gelmediğine ilişkin Arınç, "Geçtiğimiz MGK toplantısı gerçekten uzun sürdü. Bunun tek sebebi var, bugün bizim Bakanlar Kurulu toplantımız gibi. Gündemde ne kadar çok konu olursa zaman da o kadar uzuyor. Yani bu istenilen, arzu edilen bir durum değildir ancak MGK toplantısında gündem gerçekten çok yoğundu ve bahsedilen konu üzerinde bu gündeme göre konuşma süresi belki de beklentilerin çok altında kaldı. Şunu söylemem lazım, ben 6 yıldan beri MGK toplantılarına giriyorum. Kurul gündemini MGK Genel Sekreterliğimiz belirliyor. MGK Genel Sekreterliği Sayın Başbakanla da üye olan bakanlarla da temas etmek suretiyle bu gündemin oluşmasına zemin hazırlıyor. Ama son kararı Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu konunun görüşmesini arzu ettiğini ve gündemde böyle bir yer olduğunu söylemeliyim" karşılığını verdi.
Arınç, MGK toplantılarında konuşulanların orada kaldığını belirterek, "Bütün bunlar bir gizlilik esası içerisinde cereyan eder. MGK Genel Sekreterliği'nde alınan kararların MGK'nın karar vermesi durumunda açıklanabiliyor. Bunun birkaç örneği de geçmişte görülmüştür" dedi.
"CEMAATLER KONUSU ELE ALINMAMIŞTIR"
MGK'da paralel yapı şeklinde bir ifadenin yalnız olmadığına dikkat çeken Arınç, "Legal görünümlü illegal yapılanma" tanımlamasının altını çizdi.
"Devlet ve bayrağımız bir tanedir" diye konuşan Arınç, şunları kaydetti: "Bunlar hepimizin ortak değerleridir. Maliye varsa ikinci bir maliye, yargı varsa ikinci bir yargı, asker varsa ikinci bir ordu, emniyet varsa ikinci bir emniyet yapılanması ve bunların devletin bürokrasisinden emir ve talimat almadan kendi yapılanları içerisinde hiyerarşik bir düzene geçtikleri anlaşılırsa yasalarımız içerisinde suç sayılmıştır. Mesela cemaatler konusunun kesinlikle ele alınmadığını söylemeliyim. Cemaatler sosyolojik varlıklardır. Bu cemaatler memleketimizde, inançlı, dindar insanların, düşünceleri farklı bile olsa devletle yasalarla kavga etmeyen insanların oluşturduğu bir takım sosyolojik varlıklardır. Böyle tanımlandığı ve bilindiği halde sonradan değişmiş, farklılaşmış bir yapı içerisine bürünmüş ve yasalara aykırı eylem yapma noktasına gelmişse o zaman bunlara karşı tedbir almak devletin bekası bakımından fevkalade önemlidir. Hükümetimiz bu konuda üzerine düşeni yapacaktır."
KIRMIZI KİTAP DEĞİŞECEK Mİ?
Literatüren "Kırmızı Kitap" olarak geçen Milli Güvenlik Siyaset Belgesinin en son 2010 yılında değiştirildiğini vurgulayan Arınç, "Bu yıl içerisinde de hükümetimiz takdir ederse henüz bu konuyu gündemine alıp görüşmemiştir, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde bir değişiklik yapılmasına ihtiyaç olduğunu MGK'ya götürebilir. Şu anda böyle bir ihtiyaç içerisinde değiliz çünkü henüz değerlendirmedik" dedi.
KOBANİ'YE PEŞMERGE GEÇİŞİ
Kobani'ye ikinci bir askeri gücün gideceği iddiasına cevap veren Arınç, "İkinci bir kafilenin gideceği veya askeri gücün, grubun gideceği kesinlikle doğru değildir. Bu konuda bir talep de olmamıştır, bir hazırlık da olmamıştır. Türkiye tarafına bildirilen herhangi bir bildirim de olmamıştır" dedi.
"SABIR GÖSTERİYORUZ"
Arınç, HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in açıklamalarına da cevap verdi.
HDP içerisindeki bazı milletvekillerinin samimi olarak çözüm sürecini istediğini söyleyen Arınç, şöyle devam etti: "Büyük bir kısmının ise böyle bir görüntüde olmadığını hatta ne olup bittiğinden bile haberi olmadığını, farklı etkiler altında kaldığını da kendileriyle görüştüğüm için biliyorum. Ama netice itibariyle HDP siyasi bir partidir, onun milletvekilleri vardır. Bu konunun içerisinde İmralı'yla Öcalan'la görüşmeler yapan milletvekillerinin olduğu da bütün kamuoyunun malumudur. Üzüldüğüm şey şudur: HDP'li bazı milletvekilleri zaman zaman hakaret zaman zaman tehdit zaman zaman şantaj yapma haklarını kendilerinde görüyorlar. Ayarları yok, nerede ne söyleyeceklerini hiçbir zaman düşünerek hareket etmiyorlar. Ama kendileri küçük bir eleştiriye uğradıkları zaman bas bas bağırmaya devam ediyorlar. Eleştiri sizin için az bile, eleştirinin en ağırını sizler için yapacağız. Bunlara tahammül göstereceksiniz, çok yanlışlarınız var. Bu yanlışlardan dolayı bize bağırıp çağırmak yerine kendinize dönüp bakmanız lazım. Devir değişti. Sayın Başbakanımızın ısrarla söylediği bir şey var: Sayın Ahmet Davutoğlu diyor ki 'kamu güvenliği ve kamu düzeni, halkımızın rahat ve huzurlu yaşaması bizim için asıldır.' Bu hiçbir zaman çözüm sürecinin karşılığı değildir. Çözüm süreci veya milli birlik ve kardeşlik projesi bizim gerçekten çok önem verdiğimiz, Türkiye için çok hayati bulduğumuz bir konudur. Ama bu proje olacak diye öldürmeler, yakıp yıkmalar, halkımızın yolunun kesilmesi, sorgulanması hiçbir zaman düşünülemez. O iş ayrı bu iş de ayrıdır. Orada hiçbir asayişsizlik ve hiçbir terör olayı olmayacak ki Milli Birlik Kardeşlik Projemiz alabildiğince büyüsün ve gelişsin."
"ŞOV YAPMAK, HAKARET VE TEHDİT ETMEK BİZİM İŞİMİZ DEĞİL"
"Allah saklasın Türkiye bunların her gün 'sokağa çıkın' çağrısıyla mallar ve canlar zarar görecekse böyle bir süreçten bahsetmek garip olmaz mı?" diye soran Arınç, "Bütün bu olayların pek çoğunda HDP il ve ilçe örgütleri başat rolü oynamıştır. Bazı olayların içerisinde HDP'li milletvekilleri bizzat bulunmuşlardır. Biz partilerin kapatılması taraftarı değiliz. Partilerin kapatılmasını imkansın getiren Anayasa değişikliğine biz 'evet' oyu verirken o zaman hiçbir HDP veya BDP'li milletvekili oylamaya katılmamıştı. Ama düşünün bu tür olaylarda başat rolü oynayan bir siyasi parti, demokratik ülkelerde bile hayat bulamaz. Burası Türkiye biz yaşasınlar istiyoruz. O siyasi partilerin mensupları bireysel suçlarından dolayı yargılansın ama parti görmesin istiyoruz. Ama bunu istismar etmeye kimsenin hakkı yoktur. HDP'nin il, ilçe başkanları, KCK'sı, KDK'sı bilmem nesi hepsi bu işlerin içerisinde ön planda rol alırken biz onları sadece eleştirmiş oluyoruz, onlar da bize karşı her türlü hakareti savuruyorlar. Bu uslüplarına devam ederlerse kendileri bilir. Biz Milli Birlik ve Kardeşlik Projemizin devam etmesi için sabır gösteriyoruz bir. İtina gösteriyoruz iki. Yapılabilecek işlerin azamisini yapmaya çalışıyoruz üç. Ama şov yapmak veya hakaret etmek, tehdit etmek bizim işimiz değil, illegal yapılanmalara destek, güç vermek bizim işimiz değil" açıklamasında bulundu.