Silivri'de yatanların tek ortak özelliğinin, iktidara karşı çıkmaları olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, “Gazeteciler zaman zaman soruyorlar. Dışarıdan gelenler de soruyor, Sayın Erdoğan'a 'Bu gazeteciler niye tutuklu?', 'Efendim bir iki kişi var, gazeteci. Diğerlerinin tamamı terörist.' Dolayısıyla baktığınız zaman terörist olmayan yok zaten. Genelkurmay Başkanı terörist, kuvvet komutanları terörist, generaller terörist, yazarlar, gazeteciler, rektörler terörist. Poşu bağlayan üniversite öğrencileri terörist. Kimse yok ki onun dışında. Yani iktidara ve onun başındaki Erdoğan'a göre bu salondakiler de terörist. Merhaba terörist arkadaşlar” ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Balbay ve Mehmet Haberal'ın seçimlerden önce savcılığa giderek iyi hal kağıdı istemeleri üzerine, savcılığın 'Siz milletvekili olabilirsiniz' diye bu kağıdı verdiğini belirterek kendilerinin de dosyaları YSK'ya gönderdiklerini, YSK'nın da Balbay ve Haberal'ın milletvekili olabileceğini söylediğini söyledi.
Halkın teveccühüyle Balbay ve Haberal'ın CHP'den milletvekili seçildiğini vurgulayarak halkın, Balbay ve Haberal'ı parlamentoda yasama görevini yerine getirmek üzere seçtiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Ama yürütme organı, yargı ile işbirliği yaparak, 'Hayır sizin hapishanede kalmanız lazım. Siz parlamentoya gelemezsiniz' diyor. Eksik toplanıyor bizim parlamentomuz. Eğer bir yasa 7-8 oy farkıyla çıkarsa o yasa meşru bir yasa değildir. Çünkü 8 milletvekili tutuklu. Bu ayrıntı gibi görünmesin, çok önemli bir olaydır. Yasanın meşruiyet tartışmasını nerede yapıyoruz? Parlamentonun oylamasında yapıyoruz. 15-20 oyla bir yasa kabul edilirse sorun değil, ama beş altı oy farkla kabul edilirse o yasanın meşruiyeti her zaman tartışılır” diye konuştu.
Bir milletvekilinin tutuklanması demokrasi ayıbı olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Yargıdan geçip milletvekili olabilir kararı ortaya çıktıktan sonra ve halk da oyuyla bunu kanıtladıktan sonra artık bu yasama organının bir üyesidir ve parlamentoda görev yapması gerekir. Siz bunu yerine getirmezseniz çalışmasına engel olursanız o zaman bir sorunumuz var demektir” dedi.
İnsanların demokrasi ve özgürlük için bedeller ödediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bir Afrika ülkesi olmadığını ve 90 yıllık demokrasi deneyimi bulunduğunu ifade ederek şunları kaydetti:
“Demokrasiyi daha ileriye götürelim derken, daha geriye götürüyoruz. Geldiğimiz süreç şu; tek partili yaşamdan çok partili yaşama geçtik, demokrasiyi getirdik, güçlendirdik. Şimdi çok partili yaşamdan, tek partili yaşama doğru gidiyoruz. Herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekiyor. Mücadele alanımızı genişletmemiz gerekiyor. Kavgamızı büyütmemiz gerekiyor. Demokrasi mücadelesi yapılacaksa bu bağlamda yapılmalıdır.”
Kılıçdaroğlu, kendilerinin bir iktidarla mücadele etmediğini öne sürerek, “Karşımızda bir AKP partisi yok. AKP'nin ele geçirdiği bir devletle mücadele ediyoruz biz. Valisi, kaymakamı, emniyet müdürü, yargıcı, savcısı herkesiyle” ifadesini kullandı.
Her alanıyla mücadele ettiklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Yargısı siyasi otoritenin emrine girmiş bir ülkede demokrasiyi arıyoruz biz. Bizim ne kadar zor bir süreçte bir demokrasi mücadelesi verdiğimizi bilmenizi isterim. Bu süreç içinde medyanın özgürlüğü çok önemlidir. Milliyet gazetesinin başına gelenlere bakınız. Medya özgürlüğü sıradan bir özgürlük değildir. Medya özgürlüğü toplumun özgürlüğüdür. Medya özgürlüğünü ortadan kaldırdığınızda toplumun haber alma özgürlüğünü kısıtlarsınız. Kenan Evren bile medya üzerinde bu kadar baskı kurmadı” diye konuştu.
Gazete patronlarının siyasal iktidarın baskısına boyun eğeceklerse gazete sahipliğini o gün bırakmaları gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Onlara gazete sahipliği yapmak yakışmaz. Gitsinler işleriyle güçleriyle uğraşsınlar. Gazete sahibi dediğin sonuna kadar direnir. Başbakan kızdı diye gazeteciyi alıp kapının önüne koyuyor. Kimse kusura bakmasın, ona gazeteci patronu denmez. O ayrı bir kişidir. Efendim bir şey oldu, 'Başbakan kızdı. Ben de bu gazetecilerin işine son vereceğim.' Gazeteyi gazete yapan patronu değildir, yazarı, çizeri, okuyucusudur. Gazete patronun malı da değildir. Önce gazeteciliği bileceksiniz siz. Gazetecilik nedir öğreneceksiniz. Ondan sonra medya patronluğuna soyunacaksınız. Siyasi baskılara karşı direnmiyorsan o alandan süratle çekileceksin. Nasıl olsa kamunun bir sürü ihalesi var, gidersin orada işini takip edersin. Gazete patronu ihale almanın aracı olarak, siyasi iktidara yaranmanın aracı olarak gazeteye sahipse o gazete halkın gazetesi değildir. Kimse kusura bakmasın” şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu, Balbay'ın gazetecilik yaptığı için hapiste olduğu ifade ederek, 5 tutuklu olmasının ise 21'nci yüzyılın Türkiye'sine yakışmadığını vurguladı. Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
''Recep Tayyip Erdoğan, Batının hangi ülkesine giderse gitsin, ona ilk sorulan soru milletvekili, gazetecilerdir, 'Niçin bunlar tutuklu?' diye. Diyor ya 'Kılıçdaroğlu, gidip beni şikayet ediyor' diye. Dünyadan haberi yok ki fakirin. Ne olduğunu bilmiyor ki. Dünyada iletişimin ne kadar hızlı olduğunu, internete girdiğinizde dünyanın öbür ucundaki haberlere saniye hızında ulaşabildiğinizi bilmiyor ki. Sanıyor ki biz gidip orada konuşunca Türkiye'dekinden farklı konuşuyoruz. Hayır, burada ne konuyorsak orada da aynısı söylüyoruz. Çünkü biz demokrasi, özgürlük, yargı bağımsızlığı, güçler ayrılığı ilkesinin tam oturmasını istiyoruz. Birkaç sözde bu Silivri hakimleri için söyleyeyim Hakim diyoruz, yargıç diyoruz onlara ama onlar ne yargıçtır, ne de hakimdir. Siyasi otoritenin emrinde görev yapan kişilere yargıç denmez. Vicdanını kiraya vermeyen insana yargıç denir. O kişiler çocuklarına çok ağır bir miras bıraktılar. Onların çocukları, 'benim babam Silivri'de yargıçtı' diyemeyecek hiçbir zaman, utanacaklardır.”
TBMM Başkanvekili ve CHP İzmir Milletvekili Güldal Mumcu da, baskıcı yönetimlerin, basını kontrol altında tutmak isteyeceklerini öne sürerek, “Ne yapmıştır Balbay, ne yapmıştır da Silivri'de hücrelere atılmıştır? Ne yapmıştır da 5 yıldır eşinden çocuklarından, arkadaşlarından, halkından kopartılmış, bir avuç gökyüzüne hasret bırakılmıştır” dedi.
Düzenlenen etkinlikte Balbay'ın gönderdiği mektubun okunmasın ardından Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer'in moderatörlüğünü yaptığı, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, İzmir Milletvekili Rıza Türmen ve gazeteci yazar Bekir Coşkun'un konuşmacı olduğu panel düzenlendi.
07.03.2013 12:14:42