ANTALYA’DA ÇÖZÜM SÜRECİ VE KÜRT SORUNU TARTIŞILDI

Uluslararası Antalya Üniversitesi ve Sosyal Ekonomik ve Politik Araştırmalar Merkezi'nin hazırladığı panelde kürt sorunu tartışıldı.

Uluslararası Antalya Üniversitesi ve Sosyal Ekonomik ve Politik Araştırmalar Merkezi (SEPAM) öncülüğünde yapılan sempozyumda, "Güncel Gelişmeler Işığında Türk Dış Politikası: Zorluklar ve Fırsatlar" konusu tartışıldı.
Toplantının ilk oturumuna SEPAM Müdürü Prof. Dr. Tarık Oğuzlu, Uluslararası Antalya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cihat Göktepe, Süleyman Demirel Üniversitesi’nden Prof. Dr. Süleyman Seydi, AK Parti İzmir Milletvekili, TBMM Dışişleri Komisyonu Üyesi Rıfat Sait, BİLGESAM Başkanı Doç.Dr. Atilla Sandıklı, Koç Üniversitesi’nden Doç.Dr. Murat Somer ve Gazeteci İlnur Çevik katıldı.
Sempozyumun ilk oturumunda moderatörlüğünü Süleyman Demirel Üniversitesi’nden Prof.Dr. Süleyman Seydi’nin yaptığı sempozyumda AK Parti İzmir Milletvekili, TBMM Dışişleri Komisyonu Üyesi Rıfat Sait ‘Kürt sorununun çözüm süreci ve Türk Dış Politikası’ konulu konuşma yaptı.
Konuşmasında Balkanlar'da yaşayan ve azınlıkta olan Türklerin dil sorununa değinen Milletvekili Sait, Balkanlar'da yaşayan Türklerin de Türkçeyi kullanmak istediğini, Türkiye’nin bugünkü dış politikasında en önemli politikalardan bir tanesinin bu azınlığın Türkçeyi kullanabilmesi yönünde olduğunu belirtti. Benzer dil sorununun Türkiye’de yaşayan Kürtlerle de yaşandığını kaydeden Sait, şöyle konuştu: “Türkiye’de yaşayan Kürtlerin Kürtçe konuşmalarını, en azından kendi evlerinde Kürtçe konuşmalarını özgür bırakma düşüncesinde olan birisiyim. Son derece normal olduğunu, demokratik hakları olduğunu düşünüyorum. Çözüm süreci sırasında başta İzmir olmak üzere Balkanların ağırlıklı olduğu bu bölgelerde bir temkin olduğunu görüyoruz. İzmir’de bir proje başlattık. Balkan Anadolu Projesi. Bir dernek kurduk. Bu derneğin iki eş başkanı var, biri Arnavut biri de Kürt kökenli.” Dernek üyeleri ile beraber ilk defa Diyarbakır’daki şehit ailelerini ziyaret ettiklerini söyleyen Milletvekili Sait, bunun resmi bir görev olmadığını, tamamen sivil bir inisiyatif olarak gittiklerini ve Diyarbakır’da 400 Kürt kökenli şehit olduğunu bildirdi.

PKK SORUNLARI BALKANLARI ÇOK ETKİLEDİ
Balkanlar’ın vatan hasreti ve bayrak özlemi çekmiş, vatanın ne kadar değerli olduğunu iyi bilen insanların oluşturduğu bir yer olduğunu söyleyen Sait “Özellikle Güneydoğu'da yaşanan PKK sorunu Balkanlıları da çok etkilemiştir” dedi. İnsanlarda Kürtlerle ilgili bazen yanlış bir algının olduğunu kaydeden Sait, sözlerini şöyle sürdürdü: “Öncelikle şunu bilmek lazım. Her Kürt PKK’lı değildir. Bunu mutlaka anlatmamız, söylememiz gerekiyor. Özellikle Batı bölgelerinde bu olgu oluşturulmaya çalışıldı. Sanki Kürtler vatan hainiymiş gibi suni gerginlik oluşturulmaya çalıştırıldı”
Türkiye’de yaşayan halkların tarih boyunca kardeşlik ilişkileri içerisinde olduğunu hatırlatan Sait, sözlerine şöyle devam etti: “Çanakkale ve Kütahya şehitliklerindeki görünen en önemli bir olay var. Bir Kürt şehitle Arnavut şehit, Türk şehit yan yana yatıyor. Bu çocuklar Türkiye için şehit olmuşlar. Dedelerimizin şehit olduğu bu topraklarda maalesef torunlar suni olaylarda anlaşamıyor. Bu suni problemlerin çözülmesi açısından tarihimize bakmak lazım”

TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK AÇIĞINI ENERJİ OLUŞTURUYOR
Türkiye’nin enerji açısından fakir bir ülke olduğunu kaydeden Sait, Türkiye’nin ödemelerden olan en büyük açığını enerjinin oluşturduğunu belirtti. Türkiye’nin 152 milyar dolarlık bir ihracatı olduğunu, ileriye dönük yıllarda 500 milyar dolarlık bir ihracat hedeflendiğini ifade eden Sait, şöyle konuştu: “Enerji ithalatımızın en çok yapıldığı ülke Rusya ve İran. Bu ülkelere bağımlı. Türkiye enerji stratejisinin oluşturulduğu kavşak bir ülke. Rusya’dan gelen gaz Türkiye üzerinden Avrupa’ya yayılabiliyor. Şu an Irak içerisindeki Barzani’nin başkanlığındaki Kürt yönetiminin çok önemli bir enerji kaynağı var. Türkiye burayla yakınlaşma durumunda. Ancak, buna Maliki yönetimi çok fazla sıcak bakmıyor. Iran yönetimi sıcak bakmıyor.”
Çözüm sürecinde sadece Kürtlerle olan meselelere değil sözde Ermeni soykırımı adı altında Türkiye ile iyi ilişkileri bulunmayan Ermenistan’la da sorunların normalleştirilmesi gerektiğini söyleyen Sait, şu ifadeleri kullandı: “Enteresandır ki Osmanlı da Ermeniler sadık olmuşlar, nasıl olmuşsa aramız bozulmuş. Aslında Ermenistan’la olan ilişkilerin normalleşmesi bizim de faydamızadır. Ben normalleşmenin, istikrarın, barışın, güvenin herkese fayda sağlayacağını düşünen bir insanım. Maalesef Türkiye’de olayı siyasallaştıran mekanizmalar sürecin bitmemesini istiyor. Türkiye önemli bir tarihi sürecin arefesindedir. Bu çözüm süreci de son derece önemli bir noktadır. Daha tren kaçmadan bütün siyasi partilerin bu çorbada tuzu olsun. CHP’de bile yüzde 65’in üzerinde çözüm sürecine destek veren büyük bir topluluk var. Bu parti içerisinde bile bir bölünmeye neden oldu.”
Çözüm sürecinin başlaması ile Güney Doğuda hayatın normale döndüğünü, inşaat sektörünün arttığını ifade eden Sait, “Daha önce terörizmin yaşandığı yerlerde piknikler yapılıyor” dedi.

ÜÇ AŞAMADA ÇÖZÜM SÜRECİ
"Kürt Meselesinin Temel İkilemleri Işığında Yeni Türk Dış Politikası ve Söylemi" konusunda konuşan Koç Üniversitesi’nden Doç. Dr. Murat Somer ise çözüm sürecinde başarı kazanılması için risklerin gözönüne alınması gerektiğini belirtti. Çözüm süreci ile ilgili 3 aşamalı bir gelecek düşündüğünü ifade eden Doç. Dr. Somer, şunları söyledi: “Şu an birinci aşamasındayız. Birinci aşama toplumun önemli çoğunluğunun uzlaştığı aşamadır. PKK’nın sınır dışına çıkması süreci ve bir barışı konuşmaya başlama süreci. Bunu PKK ve BDP ile Kürtlerin bazı başka sözcüleri ile konuşarak yapma süreci. Türkiye’nin çok daha önce yapması gereken bir şeydi” İkinci aşamanın çözüm sürecinin tamamlanmasından sonra Kürt meselesinin çözülmesi ile başlayacağını belirten Doç. Dr. Somer, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’nin bu Kürt sorunu dediğimiz şey neyse bunu bir şekilde çözebilmek için bir takım yasal kurumsal düzenlemeler, reformlar yapması gerekecek. Bunun yanında Kürt meselesinin en önünde görünen kimlik meselesini Türkiye’nin tartışması gerekecek. En hassas boyutu Kürt meselesinin kimlik boyutu. Bu yapılanlar konusunda toplumda çok az bir uzlaşma var. Sürecin aslında en hassas kısmı. Şu an olumlu gittiğini düşündüğümüz sürecin belki de kazaya uğratabilecek bu ikinci aşamadır.”
Üçüncü aşamadaki öngördüğü sorunlara da değinen Doç. Dr. Somer, “Üçüncü aşamada belki şu olacak. Geçmişte Türkiye’de meşru ya da yasal olarak görülmeyen bir çok aktör, belki de PKK demokratik siyasetin içerisinde yer almak isteyecek. Tabi bu çok zor bir süreç. 40 bin üzerinde insanın öldüğü süreçten söz ediyoruz” dedi.

KÜRT MESELESİ SADECE TÜRKİYE’NİN SORUNU DEĞİL
Kürt meselesinin sadece Türkiye’de olan bir sorun olmadığını kaydeden Doç.Dr. Somer, sözlerini şöyle tamamladı: "Hem tarihte hem de günümüzde, hem İran’da, hem de eski Osmanlı’nın egemenliği altından çıkmış olan topraklarda, yani Irak ve Suriye’de Kürtlerin statüsünün ne olacağı tartışılıyor. Karşılaştırmalı bir analiz yaparsak ilginç bir gözlem saptıyoruz. Başka ülkelerde değil, sadece Türkiye’de Kürtün kimlik sorunu ortaya çıkmıştır. Aslında diğer ülkeler bizden de daha kanlı olabilmiş. Fakat hiçbir zaman bir şekilde Kürtlerin varlığı, bir hukukunun olması gerektiği bir tartışma konusu olmamış. Diğer ülkelere baktığımız zaman Türkiye daha demokratik bir ülke, buna rağmen Türkiye’de Kürt sorunu daha çok ortaya çıkmıştır.”
Konuşmaların ardından sempozyum soru cevap şeklinde devam etti. Birinci oturum bittikten sonra katılımcılara sertifika verildi. Sempozyum ikinci ve üçüncü oturum şeklinde devam edecek.
11.05.2013 13:12:37